28 Mart 2010 Pazar

Allah’a Ulaşmayı dilemek

Allah’a Ulaşmayı dilemek (Tolga Yıldıran)

Sevgili kardeşlerimiz yine bir sohbetimizde sizlerle birlikte olmanın sevincini yaşıyor, hepinize mutluluklar diliyorum. Allahû Tealâ’nın biz insanları şu kainat üzerinde eşrefi mahlukat olarak yaratmasının yeryüzünün halifesi kılmasının tek bir sebebi vardır. Oda rabbimizin bizlere üfürdüğü ruhtur. Bu sebeple Adem AS) a secde edilmiş bütün insanların kainatın halifesi kılmıştır. Kâinata halife olma özelliği vermiştir. Ne cinlerde ne meleklerde ne hayvanlarda nede hiçbir mahlûkta olmayan sadece insana verilen ruh bir emanettir. Allahın bizlere verdiği emanetidir.

33 /AHZÂB -72 İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.

İşte emanet hüviyetinde olan ruh insanda Allah’ı temsil etmektedir. İnsan üç vücutla yaratılmıştır. Topraktan yaratılan et ve kemikten oluşan fizik vücut, 19 afetle yani hastalıklar dizayn edilen nefs vücut ve Allah’ın sadece insana üfürdüğü emanetim dediği 19 hasletle yani güzelliklerle donatılmış olan ruh vücut olmak üzere 3 vücuttan yaratılmıştır. Konumuzun en önemli noktası ise insana üfürülen ruhtur. Peki, neden Allahû Tealâ ruha emanet demiştir. Sevgili kardeşlerim Allahû Tealâ’nın bizlerden tek bir muradı vardır. Bu muradı ilahi bütün insanların sadece mutlu ve huzurlu olmasıdır. İşte bu sebepten ruhu emanet hüviyetinde bizlere vermiştir. Bütün insanlarında amacı mutlu olabilmektir. Bunun tek bir yolu vardır oda bir tek dilektir. İşte bu dilek emanet olan ruhun bu dünya hayatındayken Allah geri teslim edebilmektir. Biliyorum belki biraz karışık oldu dersiniz ama size detaylı bir şekilde bahsedeceğiz.

Yaratılan insanın hem bu dünya hayatımızda mutlu ve huzurlu olabilmesi hemde ahiretin en zirve noktasında yaşayabilmesi de 19 afetlerle dolu nefsimizin çok büyük bir rolü vardır. Allahû Tealâ’nın ruhu insana emanet olarak vermiştir. İşte bir tek dileğin sahibi olması gereken nefsimiz hastalıkla dolu, Allahın yap dediğini yapmayan, yapma dediğini yapan bir özellikte yaratılmıştır. Nefsin negatif özellikleri şöyledir.
(Cehalet, cimrilik, dedikodu, gıybet, fitne, fesad, gurur, kibir, hırs, şehvet, hased ve düşmanlık,isyan, iptila, kin ve nefret, küfür, mürailik(iki yüzlülük), nankörlük, öfke ve gayz, sabırsızlık, vefasızlık, yalan tekzib, zulüm, ve zan)

Allahû Tealâ’nın bize üfürdüğü ruh ise bütün emirlerini yerine getiren, yapma dediğini kesinlikle yapmayan bir özelik taşır. Ruhun hasletleri ise şöyle:
(Sevgi, İman, Doğruluk, Adalet, Edeb, Kemalat, Cömertlik, Sukunet, İtaat, Sabır, Tevazu, Kanaat, Şükür, Ketumiyet, Hakikat, Meziyet, Vefa, Samimiyet, Tevhid)

olmak üzere nefsin 19 afeti karşılık Allahû Tealâ ruha zıttı olan 19 haslet vermiştir. İşte Allah’ın muradı hastalıklarla yaratılan nefsin temize çıkarmamızdır. Nasıl mı? Nefsin teksiye olması durumunda Allah emanet olan ruhu geri alıyor. İlk olarak emanet ruhtur sonra fizik beden sonra nefsin en sonrada irademizin de Allaha teslim etmemizi emretmiştir.

Nisa - 58 İnnallâhe ye'murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran). Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi emreder. İnsanlar arasında hakemlik ettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki; Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki; Allah, işiten ve görendir.

Yunus - 25 Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin). Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zatına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.


İslam dini olarak bildiğimiz rabbimizin dini Türkçe anlamında teslim demektir. slm köklerinden oluşan İslam, teslim demektir. Müslüman ise teslim olan kişi demektir. Bize düşen sadece kalben yapacağımız bir tek dilektir. Hani biliriz Osmanlıda evliyalar vardır. Bu evliyalara ermişler, evliyalar, erenler deriz ya işte bu ermişler, nereye ermişler diye bir düşünsek, aslında biraz idrak etmiş olacağız. Ermiş evliyalar ruhlarını Allah’a erdirmiş insanlardır. Kur’an-ı Kerim’in olmazsa olmaz şartı Allah’a ulaşmayı dilemektir. Ama bunu kalben dilememizi istiyor.

Rum - 31 Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O'na (Allah'a) yönel (Allah'a ulaşmayı dile) ve böylece O'na (Allah'a karşı) takva sahibi ol ve namaz kıl ve müşriklerden olma.

Atalarımız zamanında Osmanlı imparatorluğu bunu biliyordu. Bütün halkı, askeri, memuru, saray halkı hepsi tasavvuf hayatı yaşadı. Allaha ulaşmayı diledi. Yetmez mürşitlerine tabi oldu ve ruhlarını Allah kendisine ulaştırdı. Allahû Tealâ lokman suresinde 15. ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor.

Lokman - 15 Ve in câhedâke alâ en tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tutı'humâ ve sâhibhumâ fîd dunyâ magrûfen vettebi' sebîle men enâbe ileyy(ileyye), summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi mâ kuntum ta'melûn(ta'melûne). Ve eğer; annen, baban bilmediğin bir şeyi, Bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Kim Bana yönelmişse (ruhunu ölmeden evvel Bana ulaştırmayı dilemişse), sen de onun yoluna tâbî ol (sen de Allah'a ulaşmayı dile). Sonra (ölümden sonra) hepiniz Bana döneceksiniz (Azrail (A.S) sizi Bana getirecek). Size yaptıklarınızı haber vereceğim.


Gönüller sultanı Mevlana hazretleri de bu konuyu en güzel şekilde mesnevide anlatmıştır. Diyor ki

* Kalkın ey asıklar, göklere doğru yükselelim! Şu yaşadığımız dünyayı gördük anladık, bir de gideceğimiz o dünyaya varalım.
* Hayır, hayır şu iki dünya bahçesi de güzel, ikisi de hoş. Biz, bu ikisinden de hem dünya bahçesinden, hem de ahiret bahçesinden vazgeçelim de, bahçıvanı arayalım, bulalım, ona doğru gidelim(c.III, 1713)

Sadece bir tek dilekle ruhunuzun Allaha teslim etmeyi dilemenizle huzur ve mutluluk yaşanabilir Allaha dost olabilirsiniz. Saidi Nursi hazretleri söyle söylüyor:

Faniyim fani olanı istemem
Acizim aciz olanı istemem
Ruhumu Rahmana teslim eyledim
Gayri ihsan istemem.


Yunus Emre'de Allah’ı dilediğini şu şiiriyle dile getirmiştir.

Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni

Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene Ver anları
Bana seni gerek seni

Yunus'dürür benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni


Sevgili kardeşlerim Allah Teala bütün insanların Allah’a mülaki olmasını yani ruhlarını Allah’a ulaştırmaları gerektiğini birçok ayeti kerimede farz kılıyor. Allahû Tealâ şöyle buyuruyor.


Zümer - 54 Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye'tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne). Allah'a yönel (Allah'a ulaşmayı dile) ve Allah'a teslim ol. Üzerine azap (kabir azabı) gelmeden önce (ölümden önce). Yoksa sonra yardım olunmazsın.

Şura - 47 İstecîbû li rabbikum min kabli en ye'tiye yevmun lâ meredde lehu minallâh(minallâhi), mâ lekum min melcein yevme izin ve mâ lekum min nekîr(nekîrin).
Allah tarafından geri çevrilmesine çare olmayan (ölüm) günü gelmeden evvel Rabbinizin davetine icabet edin. (Allah'a ulaşmayı dileyin) Ecel günü (geldiği zaman) sizin için başka (kaçıp sığınacağınız) bir sığınak yoktur ve onu inkâr da edemezsiniz.


İnsanın başına ecel gelmeden önce Allaha yönelmek, üzerimize farzdır. Bu emir bizler bu dünya hayatında yaşarken olacaktır. Bir çok ayeti kerimede bu emir kesindir.


Müzemmil - 8 Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen). Rabbinin (Allah'ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O'na (Allah'a) dön (ulaş, vasıl ol).

Zariyat - 50 Fe firrû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun). Öyleyse Allah'a kaç (Allah'a ulaş, Allah'a sığın). Muhakkak ki; ben, sizin için apaçık bir uyarıcıyım.

Rad - 21 Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb (hisâbi). Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

Enam - 152
Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus'ahâ ve izâ kultum fa'dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah'ın ahdini yerine getirin (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi ve iradenizi Allah'a teslim edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.

Fecr - 27-28-29-30 Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu). İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten). Fedhulî fî ibâdî. Vedhulî cennetî. Ey mutmain olan nefs! Allah'tan razı ol ve Allah'ın rızasını kazan. (Ey ruh!) Allah'a (Rabbine) geri dönerek ulaş. (Ey fizik vücut!) O zaman, (nefsini tezkiye ettiğin ve ruhunu Allah'a ulaştırdığın zaman), (Bana kul olursun) kullarımın arasına gir. Ve cennetime gir.


İşte sevgili kardeşlerim verdiğimiz ayetlerde Allah geri dönmesi kaç dediği ulaş dediği yönel dediği emir bize emanet olarak üfürülen ruhumuzdur.
Osmanlı da yaşayan ermişler Allah’ın bu gerçeklerini biliyorlardı ve hayatlarına tatbik etmişlerdi. Bu yüzden halk arasında onlara ermiş veya erenler deniyordu. Yani ruhlarını Allah’a erdirmişler.

Allahın bu farzı Kur’an-ı Kerim’de var olmasına rağmen birçok insan şeytanın adımlarına tabi olup Allah’tan tamamen uzaklaştı.
Öyleyse tek bir yol vardır ya Allah’a ermiş evliya olmayı dileyeceğiz. yani bu dünya hayatında iken ermişler gibi evliyalar gibi ruhlarımızı Allah’a ulaştırmayı dileyeceğiz ya da şeytana uyup onun adımlarıyla gideceğiz. Ne yazık ki bu kişinin sonu cehennem olacak.

Kuranı kerimde çok açık bir şekilde dileyenin, isteyenin sadece Allah olduğu buyrulmuştur. İstenen şey ne diye baktığımızda. Cennet-cehennem, dünya-ahiret vb. şeyler değil “Beni isteyen” buyrulmuş. Yunus Emre Hazretlerinin dörtlüğünde “Bana seni gerek seni” diyerek sadece Allaha yöneldiğini hatırlıyoruz. Hurileri, cenneti, makamları istemek yerine bazen Allah dostları değişik olaylarla bu oyalı çok açık bir şeklide anlatmışlar. Bir gün Allah dostlarından elinde bir kova ateş ve bir kova su ile camiye gitmiş, sormuşlar “ne yapıyorsun camide ateş ve su ile” o Allah dostu söyle söylemiş ”elimde ateşle cenneti yakmaya su ile de cehennemi söndürmeye gidiyorum.” Demiştir. İnsanların Allahtan başka bir arzularının almaması gerektiği dile getirmiş. “Kim neyi istiyorsa ver. Dünya isteyene dünya, şöhret isteyene şöhret, mal isteyene mal ver Ben seni istiyorum.” Diye hatırlatmıştır. Sadece Allah’ı istemenin Allah dostlarında değişik şekillerde dile gelişi ve defasında çok az insanlar bu öğütleri almışlardır..”yunus emre hz bir dörtlüğünde şöyle ifade ediyor

Uçmak Uçmağım dediğin,
müminleri yiltediğin
Bir ev ile birkaç huri,
hevesim yok koçmak için

Bunda dahi verdin bize,
ol hurilerden çift helal
Andan dahi geçti arzum,
arzum Sana varmak için


öyleyse Allah dostlarından Allaha ulaşmanın Allaha yönelmenin ne kadar önemli olduğunu bunun kurana göre farz olduğunu görmemek elde değil bunda belki birçoğumuz haberdar değildik. Bunun tek sebebi şeytan olmasıdır. İnsanları hidayete erdirecek bir olay ve şeytan bunu engellemiş tek hedefi insanları hidayette olduğunu zannettirip aslında hidayeti yaşamamalarını sağlamaktır.

öyleyse sevgili kardeşlerim allahı dilemek onun zatını dilemek kuranı kerimin en büyük farzlarındandır.hepinizin kalbinde Allah olsun onun nurlarıyla dolması dileklerimizle
Allah razı olsun

2 yorum:

  1. Ayetlerin mealine yapılan eklemelerle manaları kaydırılmış.mesela emaneti ehline vermek ile ruhu Allaha teslim etmenin hiç alakası yok.Allaha ulaşma demek Allahın zatına ulaşmak olarak lanse edilmiş.hak özere olan hiç bir tasavvufçu Allahın zatına ulaşmak diye bir vehme kapılmaz.Allahın rızasına sevgisine hatta kıyamette görülecek olan Allahın vechinenaşık olunur onun için gayret edilir.ehli sünnetin görüşü peygamberlik veya mehdilik iddia eden malum kişinim görüşü ile aynı değil.hak yol ehli sünnetin görüşüdür.kim o yolu terkederse bizden uzak olsun niz de ondan beriyiz.inşallah.

    YanıtlaSil
  2. Peygamberler iradelerini Allahın takdirine uygun hale getirip teslim olmuş arzuları Allahın rızası (Allahın zatı diye yanlış yere çekilmiş yazıda)çalışmaları insanlala Allah arasındaki engellerin kaldırılmasıdır.Allahın zatı muhalefetün lil havadistir.yani mahluka benzemez birleşmez kimse onun zatına ulaşmaz.onun zatı yücedir tektir eksiklerden münezzehtir.insanlar onu razı etmekle mükellftir.o nu razı eden cenneti de kazanır cehennemden de azad olur.rabia tül adviyye onu kastederek cennet ve cehennem değil rızai ilahi için çalışın diyor.

    YanıtlaSil