14 Mart 2010 Pazar

Kur’an-ı Kerimin Hayatımızdaki Yeri

KONU :Hayatımızda Kur’an-ı Kerimin Yeri... (tolga yıldıran)

Sevgili kardeşlerim hayatımızı gözden geçirdiğimizde yaşamamızın ne kadarında rabbimiz yer alıyor. Kur’an-ı ne kadar yaşıyoruz bir bakalım. Kur’an-ı Kerim birçoğumuz için artık bir rehber değil, sadece kutsal kitabımız olmakla kalmıştı. Yani, bize hidayet olacak, bizi Allaha ulaştıracak bir kitap değil; ya çocukluk yıllarımızı, ya mahalle camilerini, ya kandil gecelerini, ya da pişmanlık ve nostaljiyle karışık cemaat ortamlarındaki tefsir derslerini hatırlatan, artık terk ettiğimiz bir kitap haline gelmiştir. Peki, Kur’an nasıl terk edildi? Kimimiz Kur’an-ı okuyarak terk ederiz. Kimimizde saygı göstererek. İşlemeli kılıflara koyup duvarlara asarak bazen de öpüp başımıza koyarak terk ederiz.Gece gündüz hatim indiririz. Bir ölünün toprağına okuyup geçeriz. Şifa niyetine okur, fal bakar, sağa sola üfürür, şifre arar, güllü yasin hatmeder, bereket için tilavet ederiz. Hafızlık yarışmalarında birincilikler alırız. Davudi seslerimizle salonları inletiriz. Ne dendiğine hiç bakmayız çünkü önemli değildir. Önemli olan lahuti bir sesin içimizi huzurla doldurmasıdır. Mehmet Akif Ersoy bir dörtlüğünde şöyle söylemektedir.

İnmemiştir hele Kur’an
Bunu hakkıyla bilin
Ne mezarlarda okunmak,
Ne fal bakmak için

Kur'an, Mehmet Akif'in ifadesiyle ne ölülerin ardından okunmak, ne de fal bakmak için inmiştir. Bu Kur’an-ı kerim yaşanmak için indirilmiştir. O bir üfürük kitabını da değildir. Bu Kur’an-ı kerim insanları Allah’a davet eden bir rehberdir. Peygamber Efendimiz (sav) ile indirilmeye başlanan bu kitap 23 yılda sahabelerin adım adım yaşayarak hayatlarına tatbik etmesiyle başlamıştır. Ve Kur’an-ı kerim tamamlandıktan sonra, peygamber efendimizin vefatından 30- 40 yıl sonra din yozlaşmaya başlandı. Hz Ali ve evlatları Hz Hüseyin ve Hz Hasan’ı şehit ettiler. Şimdi ise 1400 yıl geçti acaba Peygamber Efendimizin (sav)’in yaşadığı din mi yaşanıyor. Peygamber Efendimiz (sav)’in vefatından hemen sonra yozlaştı şimdimi yaşanacak hiç mantıklı gelmiyor. Peygamber efendimiz (sav)’in bir hadisinde benim ümmetim 73 fırkaya ayrılacak sadece bir tek fırka kurtulacak demiyor mu? Öyleyse şapkamızı önümüze alıp düşünelim biz bu kuranı rabbimizin istediği şekilde mi yaşıyoruz acaba?
Allahû Teala Bu kuranı kerimi bizler için indirmiştir. Aradığımız her yanıtı bulabileceğimiz nasıl yaşamamız gerektiğini bizlere anlattığı bu kitap insanlar için bir nevi kullanım kılavuzudur. Allahû Teala enam 38 de söyle buyuruyor.

6 / EN'AM - 38
Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûn(yuhşerûne).
Ve yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa (4 ayaklı) hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; sizin gibi ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rab'lerine haşrolunacaklar (olunurlar).

Öyleyse Kur’an-ı kerim de arayıp da bulamadığımız hiçbir sual cevapsız değildir. Bazen dini bildiğini savunan günümüz insanları namazın kılınışının tarifini isterler aradıklarını bulamadıkları bunun Kur’an da olmadığını savunurlar ama Allahû Teala hiç eksik yok diyor.

18 / KEHF - 54
Ve lekad sarrafnâ fî hâzel kur'âni lin nâsi min kulli mesel(meselin), ve kânel insânu eksere şey'in cedelâ(cedelen).

Ve andolsun ki; bu Kur'ân-ı Kerim'de, insanlara bütün meseleleri (misalleri) açıkladık. Ve insan, konuların çoğunda cidalleşen (kavga eden)dir.

30 / RUM - 58
Ve lekad darebnâ lin nâsi fî hâzel kur’âni min kulli mesel(meselin), ve le in ci’tehum bi âyetin le yekûlennellezîne keferû in entum illâ mubtılûn(mubtılûne).

Ve andolsun ki, bu Kur'ân'da insanlar için bütün meselelerden örnekler verdik. Ve eğer onlara bir âyet getirsen, kâfirler mutlaka: "Siz sadece batılla uğraşan kimselersiniz." derler.
İste Allahû Tealâ’nın indirdiği hidayet rehberimiz Kur’an-ı kerimi nasıl okumalı? Onun ruhuna nasıl inmeli? Nasıl öğrenmeliyiz? Allahû Teala bunun herkese açık olmadığını sadece Allaha ulaşmayı dileyip takva sahipleri için açık olduğunu ifade buyurmaktadır.

2 / BAKARA - 2
Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne).

İşte bu Kitap ki, O’nda hiçbir şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir.
Takva sahipleri için hidayet olan Kur’an-ı kerim diğer insanlar için kapalı bir kitaptır. İnsanlar ya Allahû Teala ya ulaşmayı dileyecek takva sahibi olacak yada kuranı kerimden bihaber Dalalette kalacaktır.

16 / NAHL - 89
Ve yevme neb’asu fî kulli ummetin şehîden aleyhim min enfusihim ve ci’nâbike şehîden alâ hâulâ(hâulâi), ve nezzelnâ aleykel kitâbe tibyânen likulli şey’in ve huden ve rahmeten ve buşrâ lil muslimîn(muslimîne).

Ve o gün, bütün ümmetlerin içinde, onların üzerine, onların kendilerinden bir şahit beas ederiz (vazifeli kılarız). Ve seni de onların üzerine şahit olarak getirdik. Ve sana, herşeyi beyan eden (açıklayan), hidayete erdiren ve rahmet olan Kitab'ı, müslümanlara (Allah'a teslim olanlara) müjde olarak indirdik.

İnsanın kalben Allah’a ulaşmayı diledikten sonra o kişi artık kendisini irşad edecek olan mürşidini arayacaktır. Artık tabiiyetinden sonra Kur’an-ı kerim onun için açılmış artık kur’an’ın ruhuna inmeye başlayacaktır. Buda resulün öğretisiyle mümkündür.

3 / AL-İ İMRAN - 164
Le kad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).
Andolsun ki Allah, mü'minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni'met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O'nun (Allah'ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler.

İnsanların kendi aralarından Allahû Tealâ’nın gönderdiği bir nimet olan Allah resulü Kur’an-ı kerimi öğretmekle görev almıştır. Diyor ki ayetleri tilavet eder, nefsleri teksiye eder, kitap ve hikmet öğretir. İşte resulle birlikte olmayan kur’an’ı kendi başlarına öğrenemeyeceği kesin bir sonuçtur. Bundan önce dalaletteydiniz demektedir. Yunusunda söylediği gibi

Medreseler müderrisi okumadılar bu dersi.
Gönüllere yazılır bu kitabın suresi

Öyleyse, kim olursa olsun eğer Allah tarafından gönderilmiş bir resul insanların hayatlarında yoksa, bu Kur’an’ın ruhuna inmesi mümkün değildir. Günümüz din tatbikatında yaşanan İslam Kur’an’dan uzak, hadisler çevresinde yaşanmaktadır. Ama peygamber efendimiz (sav) bir hadisinde “benim hadislerim tartışılacaktır o zaman kurana bakın “ demektedir. “Şimdi kur’an’ın ne söylediği önemli değil böyle bir hadis var” diyerek şeytanın egemenliği altında yaşanmaktadırlar.

43 / ZUHRUF - 44
Ve innehu le zikrun leke ve li kavmik(kavmike), ve sevfe tus’elûn(tus’elûne).
Muhakkak ki O (Kur'ân), senin için ve senin kavmin için mutlaka bir zikirdir (öğüttür). Ve siz, (Kur'ân'dan) sorumlu olacaksınız.

45 / CASİYE - 6
Tilke âyâtullahi netlûhâ aleyke bil hakk(hakk‎ı), fe bi eyyi hadîsin ba’dallâhi ve âyâtihî yû’minûn(yû’minûne).

İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Sana hak olarak onları okuyoruz. O halde Allah'tan ve O'nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?

Öyleyse Kur’an-ı kerim dışında konuşulan tartışılan bütün konular hakmıdır? Eğer kuranı kerim ile bağdaşmıyorsa mutlaka o emaniyyedir. Asıl değildir.
Osmanlı döneminde dervişin biri “dönemin en büyük âlimini bulacağım ondan ders alacağım” diyerek araştırmaya girer. Ve tarif ettikleri âlimi bulduğunda kütüphanenin kitap dolu olduğunu görür ve çok etkilenir. “Demek ki bu âlim dört kütüphane dolusu kitabı okumuş büyük bir âlim olmuştur.” demektedir. Onunda bir hocası olduğunu öğrenince O’nun daha büyük bir âlim olduğunu düşünüp O’na gitmek istemiş ve gitmiş. O âlime gittiğinde kütüphanede rafların boş olduğunu sadece dört tane kitap olduğunu görür ve çok şaşırır. “Nasıl olur senin öğrencinin yanından geliyorum onun dört kütüphane dolusu kitap ilmi var. Sen onun hocasının, senin dört kitabın var.” Deyince âlim şöyle söyler: “evlat O alim, Kur’an-ı kerim den dört kütüphane uzakta, ben ise sadece dört kitap uzaktayım” demiştir.
Öyleyse sevgili kardeşlerim Kur’an-ı kerim dışındaki bütün ilimler sadece bir oyalamadır. Allahû Tealâ’nın sözlerine bakın hiçbir hata bulamadığınız çelişkinin söz konusu olmadığı bir mucize kitaptır. Bütün insanlar için mucize olan kitap sadece takva sahibi olduğumuz vakit onun mucize olduğunun idrakine varıyoruz.

39 / ZUMER - 28
Kur’ânen arabiyyen gayre zî ivecin leallehum yettekûn(yettekûne).
(Bu), çelişkisi (eğriliği, kusuru) olmayan Arapça Kur'ân'dır. Umulur ki onlar, böylece takva sahibi olurlar.

Sevgili kardeşlerim insanlara bazı gerçekleri anlatımız zaman bize her defasında hadislerle gelip sözlerimizin yanlış olduğunu söylemektedirler. Ama herkes biliyor ki hadislerin güvenilirliği zayıf ve doğruluğu kesin değildir. İşte, onların diliyle yani hadislerle kur’ana bakalım.

En doğru kabul edilen iki hadis kitabından biri olan Müslim’de ve Hanbeli mezhebinin kurucusu İbni Hanbel’in Müsned’inde şu hadisi rivayet ederek Peygamber’in kendi sözlerinin yazımını yasakladığını kabul ederler.“Benden Kuran dışında hiçbir şey yazmayın. Kim benden Kuran dışında bir şey yazmışsa imha etsin.”(Müslim, Sahihi Müslim Kitab-ı Zühd, Hanbel, Müsned 3/12, 21, 33)
Darimi’deki hadis ise şöyledir: “Sahabe Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istediler. Ancak onlara izin verilmedi.”
(Darimi, es-Sünen)El Hatib’teki hadis şöyledir: “Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve yazdığınız şey nedir? dedi. Senden işittiğimiz hadisler (sözler) dedik. Hz. Peygamber Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.” (El Hatib, Takyid, sayfa 33)
Tirmizi’den de bunu öğrenebiliriz: “Allah elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.” (Tirmizi, es-Sünen, K. İlm, sayfa 11)
Eğer peygambe efendimizin (sav) hadisleri kuranı kerime uyuyorsa o gerçekten resulün sözleridir. ama değilse kesinlikle o uydurma hadistir.

2 / BAKARA - 78 :
Ve minhum ummiyyûne lâ ya’lemûnel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûn(yezunnûne).

Ve onlardan bir kısmı ümmîlerdir. Onlar (Allah’ın) Kitabı’nı bilmezler, sadece emaniyeyi (kişilerin yazdığı kitapları) bilirler. Ve onlar sadece zanda bulunuyorlar.

İşte kuran ayetleri ve hadislerle kur’anı yaşamak gerektiğini gördük. Öyleyse kuranı yaşamanın tek çaresi Allah ulaşmayı dilemekle onun dostu olmayı dilemekle mümkündür.
ALLAH RAZI OLSUN

Tolga YILDIRAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder