15 Mart 2010 Pazartesi

Sevgi

KONU: Sevgi (Tolga Yıldıran)


Sevgili kardeşlerim, Allahû Tealâ’nın bizlerden istediği bir amacı var. Bu amaç, Sevgi üzerine kurulu bir dünya oluşturabilmektir. Allah bize sevmeyi, insanların ancak severek mutlu kalabileceklerini, sevmenin temel faktör olduğunu, en çok Allah’ı sevmemiz lâzım geldiğini, Allah’a olan büyük sevgimizin herkese dağıtılması muhtevasını Allahû Tealâ bizlere Kur’an-ı kerimi ile öğretiyor. Allahû Tealâ, bütün bunları biz insanlara, bizleri mutlu etsin diye ulaştırıyor. Öyleyse Allahû Tealâ’dan bize ulaşan şey, kâinatın en büyük sevgisidir. Sevgili kardeşlerim. Allah’ın sevgisini, o muhteşem hazzını birlikte yaşamalıyız. Bu standartlar içerisinde Allahû Tealâ’nın hepinize ulaştırdığı şey, en güzel boyutlarda etrafımızdaki insanları mutlu etmek değil mi? Herkesin mutluluğu bizlerin elinde. Etrafınızı ne kadar mutlu edecek davranışlarda bulunursanız, etrafınızdaki insanlar da sizi o kadar mutlu edecek davranışlarla cevap verirler. Allah’a ne kadar hamdetsek, şükretsek azdır ki, Allah bizlere sevmeyi öğretti. Böyle bir dizaynda hepinizin yapması lâzım gelen şey şudur: Bulunduğunuz grupta öyle bir yarışa girmeliyiz ki, sizin grubunuz en çok seven ve sevilenlerin grubu olmalıdır. Bir başka ifadeyle en mutluların grubu, Allah’a en yakınların grubu olmalıdır. En yakın olan grup, sevginin en üst boyutunu yaşamış olandır. Bu, Allah’ın ölçüsüdür. Allahû Tealâ hepinizin mutlu olmasını ister ama mutluluğunuzun ölçüsü, Allah’ı ve etrafınızdaki insanları sevmektir. Bunun da mükâfatı onlar tarafından sevginizin size geri döndürülmesidir.
Allahû Tealâ her dönemde seçtiği dostlarına baktığımız zaman, onlar herkese sadece mutluluk ulaştırmışlar. Osmanlı döneminde ise hep insanlara, sevgiyi aşılamışlar. Sevgi erenleri yetiştirmişler. Onları anadoluya gönderip sevgi tohumları ekmişler
Mesala Mevlana hazretleri. O’nun hakkında ne söylenebilir ki, yada ne yazsak yeterli olabilir ki... Sanıyorum bir kaç cümleyi paylaşmak en iyisi olacaktır...

*Sevgiden acılar tatlılaşır; sevgi yüzünden bakırlar,altın olur;
*Sevgi yüzünden tortular durulur,arınır; sevgiden dertler şifa bulur;
*Sevgi yüzünden padişah kul kesilir.
*Eğer düşündüğün gül ise; sen bir gül bahçesisin; Yok diken düşünüyorsan külhan kütüğüsün.
*Sen, anılması güzel olan bir söz ol. Çünkü insan,kendi hakkında söylenilen güzel sözlerden ibarettir.

İlk insanın yaradılışından beri insanı içten içe saran, bütün canlıları besleyen manevi gıda olarak “sevgi” günümüze dek ilahi tesiriyle dertlere şifa, hastalara deva, aşıklara vefa kaynağı oldu. Kıyamete kadar da hayatın dinamizmi sevgi olacaktır.”Diriliş”e sebep ,murad’a götürecek hedef, Yine hep sevgi olacaktır. İnsanın Allah’a yönelişi, yalnız O’nun, yalnız O’nun hasretiyle yelkenler açması, duygularının kanatlanması; sevgi, sevgi ve sevgidendir. Çünkü Allah insanı yeryüzünün en şerefli mahlûku olarak severek yaratmıştır.
Çöller ve bozkırlar, toprağın bağrındaki tohumlar yağmura ne kadar muhtaçsa, çağın bunalttığı insanoğlu da sevgiye o denli muhtaçtır. Sevgi yoksunu nefsin teskiye olması imkânsızdır. Çiçekler ve kelebekler, güller ve bülbüller sevgiyle gerilir, kuşlar sevgiyle uçuşur. Bebekler annenin şefkat dolu kucağında sevgiyle büyür. Gönüller kapısının anahtarı da sevgidir. Mutluluğun, huzurun ve güvenin şifresi işte bu kelimedir. İşte oda sevgidir.
Sevgi ve aşk denince hemen hemen ilk akla gelen Yunus Emre oluyor. Yaradılışın manasını nasıl sevgide buluyorsak, insanlık sevgisini de Yunus’ta buluyoruz. Horasan’dan kopup gelen sevgi yumağı, Anadolu peteğine dolan bal gibidir Yunus Emre...

Ben gelmedim dava için
Benim işim sevgi için
Dostun evi gönüllerdir,
Gönüller yapmaya geldim

bu dörtlüğünde insanları gönülden ağırlamakta, dili ile, üslubu ile iletişim kurarak gönüllere sevgi nakşetmektedir.Yunus Emre.

Elif okuduk öttürü,
Pazar eyledik götürü
Yaratılanı hoş gördük,
Yaratandan öttürü...

Bu dörtlüğü bile yalnız başına O’nun dünya görüşünü, insanlık sevgisini anlatmaya yeterdir.Asırlardır Türk milletinin gönlünde yaşayan, adı, şiirleri dilden dile dolaşan Yunus Emre sadece bir şair değil, Allah’ın büyük dostudur. Yunus’ta engin ve zengin bir sevgi vardır. O, “sevelim sevilelim” derken bunu fizikötesine taşırır ve “Yaratılanı sev yaratandan öttürü “ mısrasıyla, fani varlıkla mutlak varlık arasında metin bir köprü kurar.

Gözsüze fısıldadım, sağır sözüm anladı
Dilsiz çağırıp söyler dilimdeki sözümü”

Demekle bu sevginin dışında kimseyi bırakmıyor. Yunus’un en büyük aşkı Allah’tır. Rabbine öyle âşıktı ki bu aşkı çevresindeki insanlara yansımaktadır. Yaşadığı dönemde tanıdığı rastladığı bütün insanlara hep Allah’tan bahsetti. Onları Allah davet etti. Onlara sadece Allaha ulaşmayı dilemekten bahsetti. çünkü yunus Allah aşıktı.Yunus’un sevgisi toplum varlığından uzak pasif anlamda bir duygu değildir. Ne dediğini, nereye varmak istediğini gayet iyi bilir:

Fukara kalbine her kim dokuna
Dokuna sinesi Allah okuna...”

Yunus’a göre aşk yalnız Allah’a yönelmektir. O’na ulaşmaktır..

Cennet Cennet dedikleri,
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları
Bana seni gerek seni..

Mısralarında sevgi adına Allah’ı arzuladığını ve kendini aştığını anlıyoruz.”Allah Sevgisi”ni ibadet olarak gören Yunus’a göre; insanlar çok sevilmelidir,

İşitin ey yarenler,
aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan gönül
bir kara taşa benzer

Yunus’un dünyası sevgidir, Ona göre hayatın gayesi, hikmeti de sevgidir. Allah sevgisi..İnsan bu sevgiyi kainatta her varlıkta müşahade edebilir. Onun için Yunus’un dünyasında varlıklar önemli bir yer tutar.
Sevgili kardeşlerim Kur’an-ı kerime baktığımız zaman “Sevginin karşılığı sevgi; nefretin karşılığı nefrettir. Nefsinizin nefret afetine değil, ruhunuzun sevgi hasletine dayalı bir dünya yaşayın.” Demektedir. İşte bu dünya, Allah’ın dostlarınca gerçek anlamda yaşanmaya değer bir yerdir.Öyleyse, bu hayatı Allah’ın bize hedef gösterdiği en güzel dizaynda yaşamak, hepinizin hem hakkı hem de vazifesidir. Vazifemiz başkalarını sevmektir. Ve sonuçta onlardan bizlere sevgi ulaşmasıdır. Öyleyse önce vazifemizi yapacağız, insanları sevmeyi öğreneceğiz. Siz onlara karşı sevgi duydukça içimizin açıldığını, ferahladığımızı hissedeceğiz. Sevgili kardeşlerim, insanlar ya nefret içinde şeytanla birlikte yaşar, devamlı bir huzursuzluğun içinde, ya da sevgi içinde Allah ile bir birlikteliği vardır. Bu ise devamlı mutluluğu yaşamaktır.
Sevgili kardeşlerim, her şeyin en güzel olduğu bir ortamda yaşamak istemez mi siniz? Öyleyse etrafınızdaki herkese sevgi dağıtmalısınız, başka insanlar için de daha güzele ulaşması bizim temel hedefimiz olmalıdır. Unutmayalım ki, o güzelleşen dünyada en mutlu olacak olan, başkalarına mutluluk vermeye çalışanlar olacaktır. Sevgili kardeşlerim, Allah’a şükredecek ne kadar çok şeyimiz var ki, biz dünya üzerindeki Allah’a en yakın topluluk olmalıyız. Hepimiz için aynı şey söz konusu. Seven, sevilen ve etrafına hep sevgi gözlükleriyle bakan bir güzellikler demeti oluşturmak bizler için her zaman mümkün olmalıdır. Allah bunu istiyor. Allahû Tealâ sevmemizi istiyor ve tabii bunun neticesi olarak sevilmemiz gelecektir. Seven de sevilen de mutludur. Eğer karşılıklı birbirlerini seviyorlarsa... İşte böyle bir dizaynda daha güzel ne var ki?
Ebu Cehil bir gün Peygamber Efendimiz (sav)’e gelip şöyle söyler: “Senden daha çirkin bir insan var mı acaba” deyince, Peygamber efendimiz “haklısın” demiş. Hz Ebu Bekir, Peygamber Efendimiz(sav)’e, “Ya Allah’ın Resulu, şu dünya üzerinde senden daha güzel bir insan var mı acaba” deyince, Efendimiz Hz Ebu Bekir’e de “haklısın” demiş. Buna şahit olan sahabe sorar: “Efendimiz her ikisine haklısınız diye cevap verdiğiniz” deyince, Peygamber Efendimiz (sav): “biz bir aynayız herkes bizde kendisini görür.” demiştir.
Sevgili kardeşlerim bizim dışımızdaki insanlar sevmeyebilir. Ama unutmayalım ki bu, bizim onlara verdiğimizden kaynaklanır. Öyleyse sevilmediğiniz bir yerde sevgi dağıtmamız gerekiyor. Öyleyse Ne zaman sizi sevmeyenleri de sevmeyi başarırsanız, o zaman oradan da size sevgi geri döneceğini göreceksiniz. İşte bütün aynalar, bakanı yansıtır. Öyleyse etrafımızdaki insanlara dikkatlice baktığımızda: Ne görüyoruz? İşte o gördüğünüz şey aslında bizleriz. Bize nasıl bakıyorlar? Sevgiyle mi, nefretle mi, yoksa öfkeyle mi?
Bir gün hahamlar toplanıp Hz İsa’nın yanına gelirler. Hakaret dolu sözler söylerler. Ve derler ki “Sen insanları kandırıyorsun, seni sahtekâr olarak görüyoruz.” Ve birçok hakaret ederler. Hz isa sadece susar ve dinler. Bir süre sonra Hz İsa’ya söz düşünce çıkar öyle bir konuşur ki, sevgi dolu, kalplere hitap eden bir sohbet yapar. Herkes hayranlıkla bakakalır. Sorarlar o insanlar sana hakaret ettiler, ama sen sadece sevmekten ve güzellikten bahsettin” Hz İsa’da söyle söyler. “Herkes tablasındakini satar. Onlar elindeki sergilediler, bizde öyle yaptık” Öyleyse bizler, onların bizi sevdiğinden daha çok, onları sevmeye çalışırsak bize sevgi döneceğini göreceğiz, bu konuda yarışmalıyız. İşte bu, hayırlarda yarışmaktır. Bundan 14 asır evvel bütün sahabe hayırlarda yarışanlardı. Herkes, sabahtan akşama kadar beraber olduğu kardeşlerine en büyük sevgiyi ulaştırmayı, onları en çok mutlu etmeyi kendilerine şiar edinmişler, hedef ittihaz etmişlerdi. Öyle bir hayatı yaşadılar, mutlu oldular, huzur içinde bir dünya hayatını gerçekleştirdiler.Bizlerde Allah'a ulaşmayı dilemiş, Allah'a dost olmuş o allah dostları gibi, mevlana gibi yunus emre gibi, o güzide sahabe efendilerimiz gibi olmamız dileğiyle…

ALLAH RAZI OLSUN

Tolga YILDIRAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder