3 Ekim 2010 Pazar

MUTLU MUSUNUZ?

MUTLU MUSUNUZ? (Tolga Yıldıran)
Sevgili kardeşlerim rabbimize sonsuz hamd ve şükrederiz ki Allah'ın bir zikir sohbetinde yine birlikteyiz. Allahû Tealâ: insanlar, cinler, melekler ve daha başka yarattığı bütün mahlûkatlar içinde insanı diğerlerinden üstün olarak yaratmıştır. Çünkü Allahû Tealâ hiçbir mahlûkatına vermediği kendi ruhundan insana üfürmüştür. Bu sebepten insan, eşrefi mahlûkattır. Yani, yaratılanların içinde en şerefli olandır. Yeryüzünün halifesi olarak yaratılmıştır. Peki, Allahû Tealâ neden sadece insana ruhundan vermiş? Sorumluluk taşıyan mahlûklar için konuşursak, bildiğimiz kadarıyla cinler ve insanlar vardır. Cinler: fizik vücut, nefs, irade ve akıldan münezzehtir. İnsanlar ise, fizik vücut, nefs, ruh, irade ve akıl olarak yaratılmışlardır. İnsanların cinlerden farklı oluşu Allahû Tealâ’nın insanlara üfürdüğü ruh sebebiyledir. Ruh bir yaratık değildir. bizati Allahû Tealâ’ya ait olan bir mahlûkattır. Bedenimiz nefsimiz hepsi yaratılmıştır. Ama ruh üfürülmüştür.

32/ SECDE-9: sümme sevvâhü ve nefeha fiyhi min rûhihî ve ce'ale lekümüssem'a vel'ebsâre vel'ef'ideh, kaliylen mâ teşkürûn.Sonra (Allah) onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve onu (onun ruhunun kalbine) sem'i (kalbin işitme hassası) basar (kalbin görme hassası) ve fuad (kalbin idrak etme hassası) hassalarına (sahip) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.

Allahû Tealâ Adem (as)’ı yarattıktan sonra bütün meleklere ve bütün cinlere bir emir vermiştir. Bu emir Adem’e secde emridir.

15/ HİCR-29: feizâ sevveytühü ve nefahtü fiyhi min rûhiy feka'û lehü sâcidiyn.Onu nefsle dizayn edip ve Ruhumdan O'na üfürdüğüm zaman ona secde edin.

Allahû Tealâ önce insanı şekillenmiş bir çamurdan yaratıyor ve onun içine nefs vücudu dizayn ediyor. İnsana ruhundan üfürdüğü zaman, insan en üstün mahlûk durumuna geliyor. Ve bütün meleklere ve cinlere secde emrini veriyor. İnsanı üstün kılan fizik vücudu veya nefsi değil ruhudur. Çünkü ruh, ahsen olarak yaratılmıştır. Şeytan ise “ben secde etmem” diyerek asi olmuştur.

7 / A'RAF - 12 : Kâle mâ meneake ellâ tescude iz emertuk(emertuke), kâle ene hayrun minh(minhu), halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn(tînin).(Allahû Tealâ) şöyle buyurdu: “Sana (secde etmeyi) emrettiğim zaman, seni secde etmekten men eden nedir?” İblis: “Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten ve onu nemli topraktan (balçıktan) yarattın.” dedi.

Aslında şeytan secde etmeme sebebini fizik olarak göstermiştir. bir şekilde secde etmeyecekti. Aslında secde emri Allahû Tealâ’nın Adem (as) a üfürüldüğü ruh sebebiyledir. Ama şeytan fizik vücudunu öne sürerek secde etmedi.

38 / SAD - 72Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn(sâcidîne).Böylece onu sevva ettiğim ve onun içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal ona secde ederek yere kapanın!

Öyleyse, insana secde edilmesi gerçeği bu sebeptendir. Sadece insana verilen ruh bir emanet hüviyetindedir.

33/ AHZAB-72: innâ aradnel'emânete alessemâvâti vel'ardı velcibâli fe'ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal'insân, innehü kâne zalûmen cehûlâ.Muhakkak ki biz, emaneti göklere, arza ve dağlara teklif ettik de bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Onu insan yüklendi. Çünkü o zalim ve cahildir.

Sevgili kardeşlerim şeytan ve ahalisinde bir benzerlik var. İnsanlar sadece dış görünüşe bakarak değer verirler. Şeytan da öyle başlangıçta yapmadı mı? Allahû Tealâ âdeme secde edin dediğinde şeytan ne dedi “hayır, ben secde etmem. O’nu çamurdan yarattın. Beni ise ateşten” dedi. Aslında Allahû Tealânın secde emrini vermesindeki amacı içinde ruh vücuttu. Ama şeytan dış görünüşe baktı ve isyan etti. Günümüz insanlarda şeytan gibi dış görünüşe bakarak değerlendirme yaparlar ve her seferinde mutsuz olurlar. İnsanların dış görünüşüne değil, kalbine bakmak lazımdır. Kalbi temizlik önemlidir. Allaha yönelmiş bir kalbi olan kişi önemlidir. Bu tür insanları bulmak, Allah’ın dostu olmuş insanları bulmak önemlidir. Allahû Teala “bana ulaşanın yoluna tabi ol. Onlarla birlikte olun. Onlara tabi olun. Her daim onların yanında olun.” emrini vermektedir. Ya şeytan, işte o yine devrede. Nerede Allah’tan uzak bir insan var, onu çekici gösterir. Bütün insanları onun etrafında toplar. Böylelikle şeytan yine başarıya hızlı adımlarla ilerlemeye devam eder. Aklıma Nasrettin hocanın bilindik bir hikâyesi geldi. Beklide hepiniz bilirsiniz ama yinede sizlere anlatayım. Nasrettin Hoca’yı bir şölene, ziyafete çağırmışlar. Hoca günlük kıyafeti ile gitmiş. Kendisiyle pek ilgilenen olmamış. Hemen evine gidip, en yeni ve gösterişli elbiselerini, üzerine de kürkünü giymiş. Davet edildiği ziyafet konağına tekrar gelmiş. Daha kendisini kapıda görür görmez, büyük bir hürmet göstermişler. Yukarıya çıkarıp salonda başköşeye oturtmuşlar. En iyi yemekleri evvelâ ona ikram etmişler. Hoca her ikram edilen şey önüne konduğunda, kürkünü yakasından özenle tutup, “ye kürküm ye bu ikramlar sanadır. Demiştir.

Öyleyse sevgili kardeşlerim işi aslını belki sizler çok daha iyi biliyorsunuz ama insanlar maalesef yanlış arkadaşın peşinden cehenneme gittiklerinin farkında değiller. Onları uyarmak onları mutluluğun nerde ve nasıl oluğunu anlatmak bizim boynumuzun borcudur. Sadece bir tek dilekle bile kurtulmak mümkünken insanlar neden dilemezler. Ya da işin ciddiyetinin farkına varamıyorlar. Bize düşen ise bu dileğin samimi bir şekilde kalben dilemelerinin ne kadar önemli olduğunu onlara bildirmek olacaktır. Bizden onlara her seferinde sevgi ulaştığında Allaha ulaşmayı dilemese bile şöyle düşünecektir.“ben ona inanmadım. Hatta karşı geldim. ama o beni çok güzel bir şekilde karşılıyor ve bana olan sevgisi azalmıyor. bana karşı hala sevgi dolu.” O insan Bu düşüncenin sahibi olduğu andan itibaren artık kulağına kar suyu kaçmıştır. Tekrar geldiğinde soracaktır. “Nedir bu Allaha ulaşmayı dilemek” dediğinde artık dilemesi yakındır. Sevgili kardeşlerim dilediği takdirde zaten Allahû Tealâ onu garantisi altına alıyor artık ne yaparsanız yapın Allah onu mutlaka kendisine ulaştıracaktır. Bize düşen Allaha ulaşmayı dilemeleri bunun samimiyetini bütün insanlara idrak edebilmelerini sağlayabilmektir. Allahû Tealâ yunus suresinin 7. ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor

10/YUNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).Muhakkak ki; onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar ayetlerimizden gâfil olanlardır.

Allahû Tealâ kendisine ulaşmaktan bahsediyor. Bu ölünce değil yaşarken emanet olan ruhun teslimidir. Yunus emre hazretleri bir dörtlüğünde söyle söylemektedir.

Bir şehre vardım ki adı denilmez
Bir bahre daldım ki haddi bulunmaz
Mürde-dil oluben geri dönülmez
Ölmezden önce öldüm elhamdülillah

Peygamber efendimiz (sav)’de öyle söylemiyor muydu? “ölmeden önce ölünüz” diye. Bu emri bütün sahabe yerine getirmiştir. Hepsi Allaha ulaşmayı dilemiş. Allaha yönelmişlerdir.

39/ZUMER-17:Vellezînectenebût tâgûte en ya'budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).Onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinab ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar) çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!

Sahabe, tagutun (insan ve cin şeytanların) kulu iken, Allah’a ulaşmayı dilemişler ve tagutun kulu olmaktan kurtulup, Allah’ın kulu olmuşlardır. Onlara hem cennet müjdesi hem de dünya müjdesi vardır. Öyleyse, Allaha ulaşmayı dilemedikçe kurtulmaları garanti değildir. Neyi bekliyorsunuz ki, hadi hemen dileyin, bir an önce Allah’ın vaad ettiği o mutluluğa ulaşın. Sevgili kardeşlerim Bir söz vardır ya, “Allah’ı bulan neyi kaybetmiş ki, Allah’ı kaybeden neyi bulmuş ki” işte bu söz aslında her şeyi açıklıyor. Hedefimiz Allah olmalı. Ulaşacağımız yerde, varacağımız yerde tek Allah olmalıdır. O zaman mutluluğu yakalayacağınız garantidir.

Sevgili kardeşlerim sohbetimizin başında Nasrettin hoca ile başladık yine hoca ile devam edelim mi? Hadi size bir fırka daha anlatayım. Bir gün Nasrettin hoca anahtarını kaybetmiş, sokakta arıyor. Ama bulamıyor. Onun bu telaşlı halini gören ahali sorarlar bizim hocaya, “hoca ne arıyorsun.” Nasrettin hoca, “anahtarımı kaybettim onu arıyorum” der. Sorarlar, “nerede kaybettin.” Nasrettin hoca “ahırda kaybettim” der. “Eee hoca, madem ki ahırda kaybettin niye bu sokakta arıyorsun anahtarını?” Hoca “ama orası karanlık” der.Sevgili kardeşlerim insanlar da Nasrettin hoca gibi kaybettiği mutluluğu yanlış yerde arıyor bu sebepten bulamıyor. Sürekli mutsuz ve huzursuz bir hayatı sürdürüyorlar. Dünya hayatında aradıkları mutluluk dünyada değil, Allah ile beraber olmakla, Allaha ulaşmayı dilemekle başlamaktadır.
Allahû Tealâ bütün insanlardan mutlu olmasını istiyor. Bunu hepimiz biliyoruz. İnsanlar ne istiyor? Onlarda mutlu olmak istiyor. O zaman her iki taraf da mutlu olmak istiyorsa, neden insan mutluluğa ulaşılamıyor? Yine şeytan, yine tuzakları ortaya çıkıyor. İnsanların bu dünya hayatının hiç bitmeyecekmiş gibi yaşamalarını sağlıyor. Sonrasını hesaplamalarına bile izin vermiyor. Allahû teala ankebut suresinin 64. Ayeti kerimesinde şöyle söylüyor

Ankebut – 64 : Ve mâ hâzihil hayâtud dunyâ illâ lehvun ve laib(laibun), ve inned dârel âhırete le hiyel hayevân(hayevânu), lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne).Ve bu dünya hayatı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muhakkak ki ahiret yurdu, elbette o gerçek hayattır. Keşke bilselerdi.

Allahû Tealâ ayeti kerimede geçen son cümle aslında her şeyi açıklıyor diyor ki “keşke bilselerdi” Öyleyse insanların rabbini bilmediği kesindir. Yaratılan nefs, Allahın yap dediğini yapmayan, yapma dediğini ise yapan bir özellikle yaratılmıştır. Bu sebepten Allahû Tealâ “keşke bilselerdi” diyor.

Sevgili kardeşlerim Allahû Tealâ insanların mutlu olabilmesi için her şeyi yapmıştır bizlere o kadar çok imkanlar sunmuştur ki, bütün kapılar bizlerin mutlu olabilmesi için açılıyor. En üst boyutta mutluluk birlik ve beraberliğin oluşmasıyla gerçekleşecektir. Ancak o şekilde insanlar mutluluğa ulaşabilecektir. Günümüz din tatbikatından Allahın emirleri çıkartılmış, Farklı farklı dinler, farklı mezhepler ortaya çıkmıştır. Bunu anlamak çok zor değil şeytan bu şekilde işini çok kolay hale getirmiştir. Önce dinlere bölmüş sonra dinler içinde fırkalara bölmüş sonrada herkesin kurtulacağı hissini vermiştir. Aslında Allahû Tealâ’nın tek fırka dediği Allaha ulaşmayı dileyenlerin oluşturduğu tek toplum olmak birlik ve beraberliği yaşamak o kadar da zor olmasa gerek. Sadece bir tek dilek, Allaha ulaşmayı dilemek o tek fırkanın içine girmek için yeterli olmaktadır. Allahû Tealâ mutlaka bunun garantisini vermiştir. Gelmiş geçmiş bütün Peygamberler ve evliyalar olmak üzere Allahın bütün dostları bu mesajı insanlara vermiştir. Sözlerimi yunus ermenin bir dörtlüğüyle bağlamak istiyorum.

Gelin tanış olalım
İşin kolayın tutalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz

Sevgili kardeşlerim rabbimize sonsuz hamd ve şükrediyor hepinize en üst boyutta mutluluklar diliyorum
ALLAH RAZI OLSUN
Tolga YILDIRAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder