Müridin Mürşidin olan Teslimiyeti (Tolga Yıldıran)
Sevgili kardeşlerim hamd eder şükrederiz ki Allahû Teala bizleri bir araya getirdi. Allah insanları mutlu olabilmesi için yarattı. Ve mutluluğun tarifini ise kuranı keriminde bizlere anlatmış ve yaşamamız için farz kılmıştır. Peygamber efendimiz ve sahabeler mutluluğu en üst safhada Asrısaadeti yaşadılar. Çünkü kuranı yaşadılar. Rabbimize ne kadar hamd etmeliyiz şükretmeliyiz ki Allah Teala bizleri seçti. Bizi Resûl'ü ile karşılaştırdı ve hamd olsun ki ona tabi olmayı bize nasip kıldı.
Sevgili kardeşlerim kişi, Allah’ın Resûl'üne içi ve dışıyla, kalbi ve diliyle, yani her şeyi ile teslim olmalı, acı tatlı her hâlde resûle itaat etmelidir. Resûle itaat Allah’a itaattir. O’nun, tavsiye ve emirlerinin bizim için en hayırlısı olduğuna inanıp sıkıca sarılmalıyız. Bir ölü kendisini yıkayan kimseye nasıl hiç itiraz etmez ise, bizlerde efendimize bu derece bir teslimiyet göstermeliyiz. O bize yıllardır kuranı anlatıyor. O bize Allah’ın gerçek ilmini öğretiyor. O bizim kurtulmamız için yıllardır çalışıyor.
Peygamber efendimiz miraç olayından sonra sahabelere gördüklerini anlattı ve çok kısa bir zaman içinde gerçekleşen bu olaya inanmayan çok oldu.
Ancak Hz. Ebu Bekir'e gelerek: “Senin Peygamberin bir gece göklere çıktığını ve Allah’ı ile buluştuğunu iddia ediyor" diye alay ettiler. O ise: "bunu onun kendi ağzından mı işittiniz?" diye sordu. Onlar da "evet" dediler. Hz. Ebu Bekir "O dediyse doğrudur!" buyurdu. Hz. Ebu Bekir peygamber efendimizin yayında ona en çok teslim olan onun en yakınıydı O malıyla canıyla her şeyiyle Allah resulünün yanında idi. onun için "Sıddık" makamı verildi.
Sevgili kardeşlerim bu olay aynı zamanda bir imtihandı. Allahû Teala’nın teslim olunması doğrultusundaki bir imtihanıydı. Teslim olan kimse tez zamanda ilerler, kemale erer. Aksi takdirde olduğu yerde durur hatta kaybetmeye başlar.
Mürşide teslim olmak, aklı bir kenara atmak, onu kiraya vermek, resûle, rehbere tabi olmaktır, niçin rehber diyoruz. Allaha ulaşmamız konusunda o bize rehberdir. o vize vesiledir. Resul bizim için bir nimettir. Rabbimize teslimleri gerçekleştirmek Allah ve resûl’üne itaatten geçmektedir.
Allahu Teala buyuruyorki:
3 / AL-İ İMRAN - 132
Ve atîûllâhe ver resûle leallekum turhamûn(turhamûne).
Allah'a ve Resûl'e itaat edin ki; böylece (Allah'ın) rahmeti üzerinize olsun (ve merhamet edilenlerden olun).
Allahû Teala bizleri hep imtihan ediyor. Resule ne kadar teslim olduğumuzu ne derece itaat edeceğimizi görmek istiyor. Bu bütün devirlerde olmuştur. Allah bütün dostlarını bütün âmenû olanları imtihan etmiştir.
Hacı bayram veli padişah olan ikinci Murat’ı ziyarete gider. İkinci murat “şeyhim bizi şereflendirdiniz. Sizden ve size tabi olanlardan vergi almayacağız. Sizin isteğiniz bizim için bir emirdir” der. Artık Hacı Bayram Veli’ye tabi olanlardan vergi alınmaz. Bunu öğrenen halk vergi vermemek için tabi olmaya başlar. Padişah o köyden vergi alamaz hale gelir. Ve bir mektup yazar “Şeyhim, artık vergi alamaz olduk. Gerçekten size tabi olanların sayısını bildirseniz kimden vergi alacamızı biliriz. Lütfen bize sayınızı bildiriniz.” der. Hacı bayram Veli, köyün meydanında bir çadır kurdurur. Ve halkı toplar başına ve seslenir “ey halk! Hepiniz bizim kıymetli talebelerimsiniz. Artık Allah için olma vakti gelmiştir. Allah için kurban vereceğiz. Sizler Allah için kurban olacaksınız. Buyurun ben Allaha teslim oldum diyenler çadıra girsin, kurban edileceksiniz” der. Halk, bağırır çağırır “bu nasıl iştir insanlardan kurban olmaz” diyenler, hakaret edenler “sen yalancısın, delisin, sen sahtekârsın” deyip hakaret ederler. Toplumun içinden “canım sana feda olsun ya şeyhim” diyen bir bayan ve bir genç erkek çıkar ve çadıra girerler. Çadıra girdiklerinde çadırın içinde bir koç kesilir ve kanı dışarı akar. Akan kanı gören halk kaçışır. Hacı Bayram Veli halkını imtihan etmiş hak müminleri ayırt etmiştir. Padişaha haber gönderir “padişahım vergi alınmayacak olanları tespit ettik biz iki kişiyiz.”demiştir.
Allahû Teala her devirde kalbi sağlam olanları seçiyor. Müminler arasında olan münafıkları ve samimi olmayanları hep ayırıyor. Tabi şeytanda boş durmuyor imtihan sırasında sürekli fitne sokarak müminleri şüpheye götürmek için elinden geleni yapıyor ve yapacaktır. Böyle bir imtihanı geçmek kesintisiz teslim olmaktan geçer. Sevgili kardeşlerim Allah’ın resûl’üne teslim olmayan, olmak istemeyen kişiye Allah ilmini vermez. Sadece kalben Allah’ı dileyen ona teslim olmayı dileyenlere Allah resulü aracılığı ile ilmini veriyor. hidayete ulaştırabiliyor. Peygamber efendimiz çok sevdiği amcasına nasıl ki hidayet veremedi. Allah’ın resûl’leri de, dilemeyen kişiye hidayeti veremez. Onun için kesinlikle Allah’a ulaşmayı dileyip teslim olmayı dilemeliyiz. Hem kalben hem de gayretlerimizle çünkü resûle itaat Allaha itaattir.
Dünyanın en zor ve en kıymetli işi, nefse hâkim olmak ve teslim etmek olduğundan, dünya üzerinde kâmil insan az çıkmıştır.
Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretlerine Akşemseddîn Hazretleri için, “Efendim! Bu yolda 40 yıllık müritleriniz olduğu halde onlara hilafet vermeyip, daha yeni gelen talebeniz Akşemseddin’e hilafet vermenizin sebebi nedir?” Diye sorduklarında, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri: “- Akşemseddin bizden ne duyduysa inandı, teslim oldu, sebebini, hikmetini hiç araştırmadı. Diğer talebelerimiz ise bizden duyduklarının hikmetlerini araştırdılar, soruşturdular, ondan sonra teslim oldular. Akşemseddin bu teslimiyetinden dolayı kısa zamanda çok derecelere kavuştu.” Demiştir.
Sevgili kardeşlerim Allahû Teala’ya ne kadar hamd etmeliyiz şükretmeliyiz ki bize mehdi resule tabi olmayı nasip kıldı. Onun talebesi olmayı bize layık gördü. Biz efendimize tabi olduğumuz zaman Allahû Teala’ya teslim olacağımıza emirlerine itaat edeceğimize yemin ederek bu yola başladık. Allaha bütün teslimlerimizi yerine getirmek için çok gayret etmemiz gerekiyor. Sevgili kardeşlerim bu yolda ilerlemek hem çok kolay hem de çok zordur. Unutmayalım ki O, mehdi resul. Dünyadaki en mütevazı insan ondaki mütevazılık bizleri aldatmasın biz her şeyimizle teslim olmaya geldik. Canımızla malımızla her şeyimizle… Biz efendimizin karşısında bir hiçiz. Ne bir söz söyleyebiliriz. Nede fikrimizi aktarabiliriz taki efendimiz emir buyuruna kadar. O tasarruf rızasının sahibidir. bunu hepimiz biliyoruz. Ama şeytan boş durmuyor kandırıyor. Yanlış olanı, doğru imiş gibi gösteriyor. Bu şeytandan kurtulmamız için nefsimizi teslim etmemiz gerekiyor. Nefsimizi teslim etmeden şeytandan paçamızı kurtaramıyoruz.
Allahu Teala buyuruyorki:
15 / HİCR - 39
Kâle rabbi bi mâ agveytenî le uzeyyinenne lehum fil ardı ve le ugviyennehum ecmeîn(ecmeîne).
(İblis şöyle) dedi: “Rabbim, beni azdırmandan dolayı, onlara mutlaka yeryüzünde (azgınlığı) süsleyeceğim ve mutlaka onların hepsini azdıracağım.
15 / HİCR - 40
İllâ ıbâdeke minhumul muhlasîn(muhlasîne).
Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.
Şeytan muhlis olan kulları yoldan çıkaramayacağı söylüyor. Onlara hiçbir tesirde bulunamıyor. Öyleyse bizim şeytandan sıyrılıp bize de dokunmaması için bizlerinde muhlislerden olmamız gerekiyor. Nefsimizi teslim edenlerden olmamız gerekiyor. Bunu nasıl yapacağız. Allahın resulü ile birlikte olarak teslimleri gerçekleştireceğiz.
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, en çok sevdiği halifesi Alâaddîn-i Attar ile birlikte bir nehrin kenarından geçerlerken, tam o sırada Alâaddîn-i Attar hazretlerine yapılacak bir sûikasti Allahu Teala kendisine açmış ve Şâh-ı Nakşibend Hazretleri derhal; “Oğlum hemen suya atla demiş.” Alâaddîn-i Attar Hazretleri de hikmetine hiç sual etmeden büyük bir teslimiyetle bu emri hemen yerine getirir. Alâaddîn-i Attar Hazretlerinin suya atlaması ile beraber hemen başının yanından fırlatılmış bir ok, mürşide teslimiyetin bereketi ile kendisine isabet edemeden geçer gider. Alâaddîn-i Attar Hazretleri kapısında yakınlık kazandığı Mürşid-i Kâmil’in, kendisini asla yanlış yola götürmeyeceği bilir ve bu emrine teslim olur. Netice itibari ile dinlenen sözlerin ahiret saadeti kazandırması bir yana, daha dünyada iken de birçok faydasını müşahede etmiştir. Alâaddîn-i Attar Hazretlerinin Mürşidine kayıtsız bir sadakat ve teslimiyet göstermesi bizler için güzel bir örnektir.
İmam-ı Rabbânî Hazretleri bir gün bir mürîdini bir imtihana tutar ve bir hatasından dolayı sırtına sopa ile vurur ve kovar; ancak mürit sadakat göstererek mürşidini terk etmez ve kapının eşiğinde oturup ağlar af diler. İmam-ı Rabbânî Hazretleri onu orada görünce, bu sadakatinden dolayı imtihanı kazandığını ve akabinde ona öyle bir nazar ve teveccühte bulunur ki, bir anda çok yüksek manevi derecelere kavuşturur.
Yine Osmanlı yine bir talebe söyle anlatmakta: “Bir gün cezbe hâli beni bastırdı. Mürşidim Seyyid Emir Külâl’i ziyaret etmek mutluluğumu onunla paylaşmak istedim. Yola koyuldum. Patika yoldan hızlıca giderken Ayaklarım dikenlerden yara oldu. Mevsim kıştı, hava da dondurucuydu. Seyyid Emir Külâl’in hazretlerinin konağına gittim. Müritlerin arasına oturmuştu. Beni görür görmez şöyle sordu: “neden geldin Onu buradan çıkarın.” Dedi. Dışarı çıktım. Neden beni kovmuştu ki Nefsime uymaktan ve teslimiyet bağından sıyrılmamdan korktum. (Fakat Allah’ın yardımı yetişir.) kendi kendime şöyle dedim: “mutlaka bu benim için bir imtihandır. Bu kapıdan ayrılmam da mümkün değil. Ben onunla hayat buldum. beni ölüyken dirilten odur. Nasıl olurda bırakırım” der. Dergâha gelene kadar mutluluktan çıldıracak gibi olan bu talebe, bir anda çok büyük bir hüzne kapılmıştı. ağlamaktan kendini alamıyordu. Ve dergâhın kapısına secdeye kapandı. Anlını soğuk taşa koydu ve ağladı “kendimi mutlaka af ettireceğim Başımı bu eşikten kaldırmayacağım. Başıma ne gelirse gelsin aldırmayacağım.”diyordu. Üzerine yavaş yavaş kar yağıyordu. Hava da çok soğuk titriyordu. Orada öylece kaldı. Tan yerinin ağarmasına yakındı ki mürşidi dışarı çıktı. Başını eşikten kaldırıp ve onu içeri aldı. Onu temizler ve derki: “imtihanı kazandın. Allahû Teala teslimiyetini görmek istiyordu, bunu başardın. artık müjdeler seninle olacaktır” der.
İşte sevgili kardeşlerim rabbimiz ile beraber olmak onu hayatımızın her anına koyabilmek mutluluğun kat kat artması demektir. Birçok olay yaşıyoruz ama düşmanımız olan şeytan bize, imtihan olduğunu teslim olmamız gerektiğini hep unutturuyor. Biz mehdi resul’ün talebesiyiz. Onun şükrünü kıymetini bilmeliyiz. Belki tam idrakinde değiliz ama söylenenleri aynen tatbik ederek her şeyimizle teslim olursak o zaman idrak edebiliriz. Unutmayın sevgili kardeşlerim ahir zamandayız. Allahû Teala sabikûn-el ahirin sayısının az olacağını söylüyor. Bu sayının içine girmek için nasıl bir gayret sarf ediyoruz. Her söyleneni yapıyor teslim oluyor muyuz? kendimizi biraz sınamamız gerekiyor. Sürekli hatayı kendimizde aramalı doğru olanı hemen tatbikata geçirmeliyiz. Bütün insanlara örnek olmalıyız. Bu yol çok ince bir yoldur. Bizim bir dileğimizle Allah bizim buna karşılık kendisine ulaştırıyor. Cennet saadetini ve dünya saadetini yaşatıyor. Tabiiyetimizden sonraki günleri Düşünün o günleri hiç bir şeye değişmeyiz o kadar mutlu günler yaşadık ki anlatmak çok zor. Ta ki Allah söz verdiği şekilde ruhu kendisine ulaştırıp aldığı zaman bizlerde değişiklik başlıyor. Artık şeytan tesirini daha fazla gösteriyor. Artık bizim tevekkülümüzde ilerleyeceğimiz bir yol olacaktır. İşte ondan sonra şeytanla olan mücadele bize düşüyor. Muhterem efendimiz bunu bize açıklıyor. Anlatıyor. Ama şeytan için artık büyük bir düşman durumundayız. İşte bundan sonra tevekkül edeceğiz hayatımızın her anında Allahû Teala ile birlikte olmalı efendimizin her sözü ve her hareketini davranışını bizim için örnek kabul edeceğiz. Artık bundan sonra Fizik vücut teslimi gerçekleşecektir. Bizim gayretlerimiz ile olacaktır işte bu dönem en zor dönemimizdir. İşte bu yol dik yokuştur. Çıkmasının güç olduğunu ancak her şeyi ile teslim olanlar bu yokuşu aşacaktır. Hayatımızın her anında Allah ile birlikte olmak onu her daim zikretmekle olacaktır.
Rabbimize teslimlerimizi yerine getirmemiz dileğiyle…
ALLAH RAZI OLSUN
Tolga Yıldıran
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder