16 Mart 2010 Salı

Tasarruf Rızasının Sahibi Olmak

Tasarruf Rızasının Sahibi Olmak (Tolga Yıldıran)

Sevgili kardeşlerim hamd eder şükrederiz ki Allahû Teala bizleri bir araya getirdi. Her devirde bütün kavimlerde yaşayan resuller vardır ve içlerinden biri devrin İmamlığına tayin edilir. Devrim imamı olan resul, Allah'ın tasarrufu altına girecek ve Tasarruf rızasına ulaşacaktır. Eğer bir peygamber varsa mutlaka o devrin imamıdır. Peygamber yoksa nebî yoksa, resûllerden bir tanesini Allahû Tealâ devrin imamlığına tayin eder. Burada Allahû Tealâ’nın muradı nedir? Muradı; Allahû Tealâ’nın iradesi altında olayların yaşanması ve insanların yaşanan olaylardan çıkardıkları sonuçla Allah'ın yolunda veya şeytanın yolunda yerlerini almaları. Bu, Allahû Tealâ’nın insanlar için her devirde mutlaka ortaya koyduğu bir imtihandır.
Allahû Tealâ diyor ki: “Onların seçim hakkı yoktur. Seçmek yetkisinin sahibi değillerdir.” Yani: “Biz ne yaptırırsak onlar onu yapabilirler. Biz ne söyletirsek onlar sadece onu söyleyebilirler.” İşte böyle bir dizaynı yerli yerine oturttuğumuz zaman bunun idrakinde olanlar için fitne oluşması mümkün değildir. Ama ya idrakinde olmayanlar? Onlar resûlü herhangibir kişiden ayırt edemedikleri cihetle, bir fitne her devirde mutlaka olmuştur.
Allahû Tealâ Enfal -17 de diyor ki:

8/ENFÂL-17: Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ remeyte iz remeyte ve lâkinnallâhe remâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun).Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü. Ve attığın zaman da sen atmadın ama Allah attı. Ve Allah, mü’minleri Kendisinden ahsen belâ ile imtihan eder. Muhakkak ki Allah, işitendir ve bilendir.

Burada Allahû Tealâ’nın Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in tasarruf altında olduğunu vurgulayan bir ifadesini görüyoruz. Taşı attığı zaman, kumu attığı zaman O atmamış Allah atmış yani Allahû Tealâ O’nun tasarruf altında olduğunu ifade ediyor. O’nun attırdığını ifade ediyor. Onları siz öldürmediniz Allah öldürdü. Hangileri? Allah'ın gönderdiği 500 meleğin öldürdüklerini O öldürmedi, Allah'ın melekleri öldürdü yani Allah öldürdü. Ayrıca kimi öldürürse öldürsün sahâbe veya Peygamber Efendimiz (S.A.V), ölümün son kararı Allah'a aittir, kaderdir. Bu sebeple gene netice itibariyle öldüren Allah olur.
Kişinin kendi iradesinin dışında başına gelen hangi olay o kişiye deracat kazandırırsa o bir ahsen beladır. Kendi iradesinin dışında kişi bir olay yaşar ve başka bir irade de ona karşı bir davranışta bulunur. Buna karşı eğer bizim davranışımız, adam kötü niyetli olsa bile bizim deracat kazanacağımız bir olayla sonuçlanırsa bu ahsen beladır. Bize deracat kazandıran bir beladır. Ahsen bela bize deracat kazandıran, bütün bizim irademizin dışında vücut bulan olayları ihata eder.
Sevgili kardeşlerim Allahû Tealâ dilediğini yaratır ve seçer dikkat edin ki Allahû Tealâ bir resul seçtiğinde, onun resûl olduğunu mutlak olarak ispat eder. Tevrat’ta da ispat etmiştir, İncil’de de ispat etmiştir, Kur’ân-ı Kerim’de de ispat etmiştir.

28/KASAS-68: Ve rabbuke yahluku mâ yeşâu ve yahtâr(yahtâru), mâ kâne lehumul hıyarat(hıyaratu), subhânallâhi ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).
Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Ve seçim hakkı onlara ait değildir. Allah Sübhan’dır (münezzehtir) ve (onların) şirk koştukları şeylerden yücedir.

Risalet müessesesinin Allahû Tealâ tarafından dizaynı önemlidir. Ne yapmıştır? Mukaddes kitaplara, Tevrat’a, İncil’ e ve Kur’ân-ı Kerim’e resûllerinin gelecekte yaşayacağı olaylardan bahsederek onları kesin bir hüviyetle ispat etmiştir. Kimsenin itiraz edemeyeceği bir tarzda ispat etmiştir. İşte Duhân Suresinin 10, 11, 12, 13, 14 ve 15. âyetleri. Allahû Tealâ ne diyor?

-44/DUHÂN-10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin).
Artık göğün, apaçık duman (fitne) getireceği günü gözle.
-44/DUHÂN-11: Yagşân nâs(nâse), hâzâ azâbun elîm(elîmun).
(O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.
-44/DUHÂN-12: Rabbenekşif annel azâbe innâ mû’minûn(mû’minûne).
Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü’minleriz.
-44/DUHÂN-13: Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun).
Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.
-44/DUHÂN-14: Summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn(mecnûnun).
Ve (O’NA) (şeytan tarafından vahyedilerek) “öğretilmiş” ve “deli” dediler ve sonra O’NDAN yüz çevirdiler.
-44/DUHÂN-15: İnnâ kâşifûl azâbi kalîlen innekum âidûn(âidûne).
Muhakkak ki Biz, azabı biraz kaldırsak (bile), şüphesiz ki siz (şirke) dönecek olanlarsınız.

Allahû Tealâ: “Onlara bir resûlümüz geldi. O’na ‘deli’ dediler, ‘öğretilmiş’ dediler.” diyor. Ve orada söylediği, verdiği işaretler açık ve kesin bir şekilde Allah'ın ispatıdır. 14 asır evvel Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de, olayını yaşatmış bu dünya üzerinde. Acaba neydi muradı? Allahû Tealâ’nın muradı, şek ve şüphe olmaksızın Allah'ın bir resûlünün bu olayı yaşayacağını ifade ediyor. Öyleyse Allahû Tealâ acaba buna ne için lüzum görmüş ki? Bir ispat vasıtası olarak devrin imamının açıklanmasını, Kur’ân âyetleri ile devreye sokması Allah'ın nesini ifade eder? Allahû Tealâ buyuruyor ki: “Fitne katilden beterdir.”

-2/BAKARA-191: ...vel fitnetu eşeddu minel katli....
...Fitne (çıkarmak), (adam) öldürmekten daha şiddetlidir (kötüdür)...

İşte O, önceden biliyordu ki gelecekte bir fitne çıkacak. O fitnede insanlar suçlanacak. Allah'ın Resûl’ü de, resûl olduğu unutularak suçlanacak.
Şimdi burada dikkat etmemiz lâzımgelen çok önemli bir konu var; devrin imamlığıdır. Bu ne anlatır? Son derece önemli bir şey anlatır sevgili kardeşlerim; Allah'ın tasarrufunda olmak. Allah’tan bir şey soran insanlar, Allah’tan cevap alır ve o cevaba itaat eder. Yani kendi iradesini Allah'ın emrettiği istikamette sevk eder, onu yaşar. Ama huzur namazının imamı olan resûl bunu yapamaz. O, kendinden hiçbir şey yapmak yetkisinin sahibi değildir! İşte bunun adına Allahû Tealâ: “Allah'ın tasarrufu altında olmak.” diyor.
Her devirde sadece bir tek kişi tasarruf altında olabilir, işte o kişi devrin imamıdır.. Allahû Tealâ’nın dizaynı odur ki; peygamberlik her devirde mevcut değildir. Düşünün; Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V), O’ndan evvel, hepsinden evvel Hz. İbrâhîm. Aradan kaç yüzyıl geçtikten sonra yeni bir nebî giriyor devreye. Peki nebi yoksa, işte ozaman Allahû Tealâ vekaleten o devirde yaşayan bir resulünü imamlığı getiriyor. İşte bu devirde devrin imamı, mutlaka görevini yapıyor.
Huzur namazının imamlığı kesintisiz bir işlevdir. Mutlaka her devirde huzur namazının imamı vardır ve hayatta olması, bu dünyada yaşaması, 2 tane temel kuralı oluşturur. İşte bugün de Allah'ın resûlü var ve bir velî resûl olarak devrin imamlığını yapıyor.
Öyleyse sevgili kardeşlerim, Allahû Tealâ’nın dizaynına dikkatle ve ibretle bakalım! Huzur namazının imamı olan resûl, hiçbir hareketinde Allah'ın kendisine yaptırdığının dışında hiçbir şeyi yapmak kudretinin sahibi değildir. İşte böyle bir dizayn, Allahû Tealâ tarafından insanlık tarihi boyunca hep devam ettirilmiştir.
Müminler içinde yaşadıkları toplum tarafından tarihin her döneminde iftiraya maruz kalmışlardır. Kimi zaman büyücülükle, kimi zaman yalancılıkla bazen de delilikle, namus ve hırsızlıkla suçlanmışlardır. Peygamber olan ve tasaruf rızasının sahibi olan Hz. Yusuf da, iftira neticesinde uzun yıllar zindan da yaşamıştır.
Hz. Yusuf Yetişkin çağına eriştiğinde, yanında kaldığı vezirin karısı Hz. Yusuf'tan ayette geçen ifade ile "murad almak" istemiştir. Ancak, Hz. Yusuf, vezirin karısının bu isteğini reddetmiştir. Ancak vezirin karısı, kendisinden kaçmak isteyen Hz. Yusuf'a arkadan yetişerek gömleğinden tutup çekmiş ve bu esnada Hz. Yusuf'un gömleği arkadan yırtılmıştır. Tam bu sırada kadının kocası olan vezirle karşılaşmışlar, kadın kendi suçunu gizlemek için Hz. Yusuf'a iftira atmış; onu kendisinden "murad almak" istemekle suçlamıştır. Allah, vezirin karısının Hz. Yusuf'a yönelttiği bu suçlamayı şöyle bildirmektedir:

12 / YUSUF – 33 Kâle rabbis sicnu ehabbu ileyye mimmâ yed’ûnenî ileyh(ileyhi), ve illâ tasrif annî keydehunne asbu ileyhinne ve ekun minel câhilîn(câhilîne).
(Yusuf A.S) şöyle dedi: “Rabbim, zindan bana, beni ona davet ettikleri şeyden daha sevimli.” Onların (kadınların) tuzaklarından beni uzaklaştırmazsan (uzaklaştırman hariç) onlara meylederim ve cahillerden olurum.

12 / YUSUF – 34 Festecâbe lehu rabbuhu fe sarefe anhu keydehunn(keydehunne), innehu huves semîul alîm(alîmu).
O zaman Rabbi ona icabet etti. Böylece onların hilesini ondan uzaklaştırdı. Muhakkkak ki O, en iyi işiten ve en iyi bilendir.

12 / YUSUF – 35 Summe bedâlehum min ba’di mâ raevul âyâti le yescununnehu hattâ hîn(hînin).
Daha sonra delilleri gördükten sonra, belli bir süreye kadar onu mutlaka zindana atmaları, onlara uygun göründü.

Burada Hz. Yusuf, Allah'tan uzak, mevki ve makam sahibi bazı insanların tuzakları ile karşı karşıya kalmıştır. Üstelik zindana atılabilmesi için de işlemediği bir suç üzerine yüklenmiştir. İtham edildiği bu suç ise toplum tarafından en çok ayıplanacak, dedikodusu en çok yapılacak bir suçtur. O denemde yaşayan müminler için bu ahsen bela imtihanı başlamıştı. Allahû Tealâ bu olayla müminleri imtihan etmiştir.
Sonuçta Hz. Yusuf zindanda yıllarca kalmıştır. Her ne kadar olayların dıştan görünüşü, açığa çıkarılması güç gibi görünse de, her şeyin özünü bilen müminler için durum böyle değildir. Müminler nasıl bir zorluk ve sıkıntı ile karşı karşıya gelirlerse gelsinler, daima Allah'a tevekkül eder, Allahın resulü ile birlikte olmuşlardır. Hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmazlar. Her koşulda Allah'tan razı olur ve her olayda Allah'ın yarattığı bir güzellik ve hayır olduğuna kesin bir bilgiyle iman ederler. Gerçekten de Hz. Yusuf'un bir iftira sonucunda zindana atılması cahiliye bakış açısıyla bir olumsuzluk gibi görünse de, sonuç bütün müminler için ahsen bela dır büyük bir imtihandır.
Hz. Yusuf'un zindanda bulunduğu sırada, dönemin hükümdarı gördüğü bir rüyanın yorumlanmasını istemiştir. Ancak Hz. Yusuf öncelikle kendisine atılan iftiranın araştırılmasını ve kendisinin kesin olarak temize çıkarılmasını ister: Hükümdar olayın şahidi olan kadınları huzurunda toplamış ve Hz. Yusuf'un suçsuz olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Hz Yusuf’un yaşadığı bu ahsen bela sonucunda Mısır’a hükümdar olmuştur. Rabbimizin bu düzaynı Hz Yusuf’un tasarruf rızasının sahibi olduğunu Allah’ın bu olayı yönettiğini daha iyi anlıyoruz.
Hz. Yusuf'un hayatında da gördüğümüz gibi, dönemin resullerine ve müminlere atılan iftira, aleyhlerine kurulan tuzak ne kadar güçlü olursa olsun, Allah'ın salih kulları er geç temize çıkarlar.
Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ herşeyin en güzelini dizayn eder. O, mutlak şuurun sahibi olan, kâinatı yaratan Allah’tır. İnsanlara da o şuurdan sadece birer parça nasip kılmıştır.
Allah’ı sevmek, Allah ile mutlu olmak, Allah’a itaat etmek, Allah’ın emirlerini yerine getirmek bir insanın temel şiarı olmalıdır. Allahû Tealâ emirlerini Kur’ân-ı Kerim’de birer birer vermiş. Bunlardan bir tanesi, resûlle birlikte yol tutmak. Ya insanlar resûlle birlikte yol tutarlar ya da tutmazlar. Allahû Tealâ hiç kimseyi zorlamaz. İnsanlar kendi iradeleriyle düşünürler, kendi iradeleriyle karar verirler ve 2 yoldan birini seçerler. Ya her devirde mevcut olan resûle tâbî olurlar ya da olmazlar. Hiç kimse bu istikamette zorlanamaz.

3 / AL-İ İMRAN - 179
Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi), ve mâ kânallâhu li yutliakum alel gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulih(rusulihî), ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîm(azîmun).”
Allah, habis olanı (kötüyü), temiz olandan (mü'min olanı, mü'min gözükenden) ayırıncaya kadar mü'minleri, sizin bulunduğunuz hâl üzere (mü'min olanla mü'min gözükenin bir arada olduğu bir durumda) terk edecek değildir. Ve Allah sizi gayba muttali edecek (gaybı bildirecek) değildir. Ve lâkin Allah, resullerinden dilediği kimseyi seçer (gaybı o resulüne bildirir). O halde, Allah'a ve O'nun resullerine îman edin. Ve eğer âmenu olur ve takva sahibi olursanız, o zaman sizin için "Büyük Ecir" vardır.

Sevgili kardeşlerim Allah’u teala habis olanı temizden ayıracaktır. Bu Ahsen belayı atlatabilmek bizim imanımıza bağlıdır. Sonucun ahsen olması dileğiyle...
ALLAH RAZI OLSUN

Tolga YILDIRAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder